Son yılarda aşılama konusu birçok tartışmalara neden olmuştur. Birçok kişi aşılama ile mümkün olan tüm hastalıklardan korunmak isterken bazıları da aşıları bazı hastalıkların nedeni olarak görmektedir.
Evet insanların kaygılanmasını anlayabiliyorum ama aşı ile korunabilir bir hastalıktan çocuk kaybetmek kabul edilebilir bir durum değildir bence. Tabi ki aşılamanın hiçbir yan etkisi yoktur diyemeyiz, ciddi yan etkileri çok çok az olmakla beraber sağladığı yarara bakmamız gerekir. Daha doğru bir ifade ile terazinin bir kefesine aşı yapmanın sağlayacağı yararı diğer kefeye aşı yapılmamasının neden olacağı zararları koymalıyız.
Modern aşılarda yararlılık oranı binlerce kere yüksektir. Bu nedenle gelişmiş ülkeler yani aşıya ulaşabilen ülkeler tüm çocuklarına birçok aşıyı standart olarak yapar. Hepatit A, B, zatürre, kızamık, çocuk felci, kızamıkçık, kabakulak, difteri boğmaca tetanos, menenjit, suçiçeği, gibi. Aşıların önemini anlamak için 100 yıl öncesine bakmak yeterlidir. Kuduz bir hayvan tarafından ısırılmanın ölüm anlamına geldiği, Polio sekeli birçok insanın olduğu, çiçek salgınlarında kitlesel kayıpların yaşandığı, Kızamık, Boğmaca ve Tetanozdan ölümlerin normal kabul edildiği dönemler. Bugün aşıya karşı olanlar bu hastalıkları bilmez bile çünkü aşılama ile son çiçek vakası 1977’de Somali de görüldü. Polio birçok ülkede eradike edildi. Difteri, Kabakulak, Hepatit A, B gibi hastalıkları nerdeyse unuttuk. Zatürre (Pnomokok) aşılaması ile pnomonilerde %80’lere varan azalmalar oldu. Aşı ile korunabilir hastalıklara Menenjit yapan bakteriler, Rahim ağzı kanseri yapan HPV virüsü, Suçiçeği, Zona gibi hastalıklar girdi.
Ve aşılama aksatılmaması gereken bir durum biraz ihmal edilse olumsuz sonuçlar hemen karşımıza gelmekte nitekim 2020’de Kızamığın yaygınlaşması; gelişmiş ülkelerde bile Kızamık salgını görüldü. Covid-19 Pandemisi aşılamanın önemini ve zorluğunu göstermektedir. Nerdeyse tek umut etkili bir aşının bulunmasıdır. Eski yaşam tarzımıza ancak böyle dönebiliriz.
Oldukça uç noktadaki komplo teorilerine bile yol açan aşılama için biyolojik silah olduğu, aşılanan insanların kısırlaştırılacağı, önce hastalık yaratılıp sonra kar amaçlı aşı yapıldığı, insanları çiplediği (ne demekse?) gibi yorumlar olmuştur.
Peki Aşı nedir?
En basit ifade ile bakteri ya da virüsün antijen özelliği olan molekülerinin uygun şekilde insanlara verilmesi ve bağışıklık sistemimizin onu tanıması ve karşı olarak antikor geliştirmesine dayanır. Gerçek hastalık bulaştığı zaman bu oluşan antikorlar bakteri ya da virüsleri bloke ederek hastalığı önler. Aşı özelliği olan yapılar bazen bakteri ya da virüsün kendisini inaktive edilmiş olarak verilmesi ile olabilir (Bizim olduğumuz Çin kökenli Corono aşısı Sinovac).
Bazen de mikropların zarındaki ya da kapsülünde bağışıklığımızın tanıyıp antikor oluşturduğu moleküller verilebilir veya aşı özelliği olmayan moleküleri başka proteinlerle birleştirilip antijenik özellik oluşturularak aşı üretilebilir (konguge aşılar zatürre aşısı ya da Meningokok aşısı gibi). Ya da korona virüse karşı geliştirilmiş m-RNA teknolojisinde olduğu gibi virüsün genetik kodundaki hücrede yaptıracakları bazı proteinleri kodlayan bölüm alınıyor. Hücrelere girebilmeleri için yağ molekülleri ile kaplanıp insana enjekte ediliyor. Bu genetik kod insan hücresinde corona virüsünün enfeksiyon yapma özelliği olmayan ancak vücutta antikor oluşuna yol açan virüs antijenlerini ürettiriyor. Buna karşı oluşan antikorlar gerçek Covid enfeksiyonunu engeliyor (Biontech ve Moderna aşısında olduğu gibi).
Tabi ki aşılar sadece bu antijenlerden oluşmazlar
1. Adjuvanlar: Antijen tek başına yeterli bağışıklık oluşturmaz ama adjuvan denen moleküller antijenlerin antikor oluşturucu özelliği çok arttıran maddelerdir. Bu adjuvanlar Alüminyumlu bileşiklerden, squalen içeren bileşikler bakteri endotoksiklerine birçok bileşiklerdir.
2. Antibiyotikler: Aşı üretimi sırasında aşı flakonlarına bakterilerin büyümesini engellemek için ilave edilir. Aşılarda kullanılan antibiyotikler; Streptomisin, Polimiksin-B, Neomisin, Gentamisin gibi.
3. Stabilizatörler: Aşılarda stabilizatör olarak kullanılan maddeler; Şekerler (sukroz, laktoz), Aminoasitler (glisin, monosodyum glutamat), Proteinler (insan serum albümini, jelatin), Tuzlar (magnezyum, NaCl) kullanılabilir.
4. Koruyucular: Aşıların başka bakterilerle kontamine olmasını önlemek için kullanılan maddeler. En çok tartışılan cıva içeren Tiomerosaldir. Otizm ile bağlantısından kuşkulanılmakla birlikte belirgin bir bağlantı bulunamadı. Günümüzdeki birçok aşıda artık bulunmuyor (bazı grip aşıları, polisakkarit zatürre aşısı gibi artık bunları pek yapmıyoruz). Bunun dışında Fenol, 2-Fenoksietanol, Benzotonium klorür (femerol) sayılabilir.
5. Bazı aşılarda üretildiği ortamdan dolayı bazı antijenler içerebilir. Yumurta akı gibi. Sonuç olarak aşı olduğumuz zaman sadece antikor üretecek antijenler değil aynı zamanda bakteri yada virüsün başka kompomentleri ve aşının stabil kalması ve kontaminasyon olmaması içinde bazı maddeler olduğunu bilmemiz gerekir. Tüm ilaçlarda olduğu gibi.
Modern aşılarda özellikle çocuk aşılamasında yan etki profili çok yakın takip edilmektedir. Milyonlarca çocuğa yapılmış ve birçok aşının uzun dönemli izlemleri yapılmıştır. Aşılar hiç yan etki yapmaz diyemeyiz, ateş, aşı yapılan yerde ağrı şişlik, halsizlik gibi sık yan ekiler olabilmektedir. Ama bunlar aşı yapmayı engelleyecek boyutlar da sorun yaratmaz. Ancak ciddi yan etkiler anafilaksi, nörolojik yan etkiler son derece nadirdir. Bu nedenle bir ülkedeki tüm çocuklara yapılabiliyorlar. Ancak bazı aşı yapılamayan özel durumlar olduğunu bilmek gerekir aşılara karşı allerji, ilerleyici nörolojik hastalık, bağışıklık yetmezliği, hamilelik gibi bu nedenle aşılama öncesi mutlaka aşı kontrendikasyonu var mı doktorunuzla konuşmalısınız.
Başta otizm olmak üzere bazı hastalıkların yaygın aşılama ile ilişkisi varmı çok araştırılmış ve aşı karşıtlarının temel endişesi budur. Ancak bu endişelerin temeli 1995’te İngiltere de KKK (kızamık, kızamıkçık, kabakulak) aşısında canlı bulunan kızamık virüsünün otizme neden olduğu teorisini geliştirdi. 1998 yılında ise Lancet isimli tıp dergisinde Wakefield ve arkadaşlarının yayınladığı bir makalede, KKK aşısı ve otizm arasında ilişki olduğunu iddia ediyordu. Aslında sansasyon yaratmak amacıyla çalışmada veriler çok yanlış kullanıldığı anlaşıldı. 1998’de yayınlanan bu makale sonunda geri çekildi ve bir süre sonra da Wakefield doktorluktan men edildi. Hikayenin sonunda, aşının zararlı olmadığını söyleyenler Wakefield’ın kendi amaçları uğruna yanlış ve yetersiz verilerle çalıştığını, aşı karşıtları ise Wakefield’ın bir kahraman olduğunu ve iddiaların büyük şirketlerin etkisiyle çıktığını düşünmeyi seçti. Aslında olan bu tartışmalar sonucu aşı yaptırmayıp kızamık olan çocuklara oldu.
Otizm Spectrum Bozukluğu günümüzde artmaktadır. Genetik bir zemini vardır. Benzer genetik yapıdaki ailelerde sıklığı belirgin olarak artmıştır. Ve de birçok genetik bozukluk saptanmaktadır. Ama çevresel toksinlere maruz kalma, otoimmunite, gastrointestinal fonksiyonlarda bozukluk gibi faktörlerin de hastalığın ortaya çıkmasında rolü olabileceği belirtilmektedir. Besinler, vitaminler, ağır metaller, vb. etkisinin bir göstergesi olduğu belirtilmektedir. Neonatal dönemde sık geçirilen enfeksiyonlar, anne ve baba yaşı, immun sistem bozuklukları, edinsel hastalıklar, kanda-vücut sıvılarındaki nörokimyasal bozukluklar da çevresel faktörler arasında yer almaktadır. D vitamini düzeyleri, ağır metallere maruz kalma gibi birçok faktör etkili olabilir. Otizm aşıya bağlamak çok kaba bir yaklaşım olur.
Çevresel faktörlerdeki bozulma çok anlamlı olabilir, çevre kirliliği, bağırsak mikrobiotasının bozulması, ağır metallere artmış maruziyet, tosinler çöp yiyecekler, GDO gibi birçok faktör olabilir.
Hele günümüzde, dünyada milyarlarca insan yaşamakta kalabalıklar, uçaklar, okullar, sinemalar, stadyumlar, konserler yıllar önce çok yayılma olanağı bulamayan hastalıklar artık hemen küresel sorun olmaktadır. Corona Pandemisi bunu çok net gösterdi sosyal yaşantımızın sürdürülmesi açısından da aşılama çok önemlidir.
Aşı olmak ayrıca genel toplum sağlığına da katkısı vardır. Aşılama yaygın ise hastalık o toplumda yayılamayacağı için aradaki aşısızlarda korunmuş olur. Bazı durumunda aşılama ertelenebilir. Özellikle ateşli hastalık ve ciddi enfeksiyonlar anında.
Bazı sağlık durumlarında aşılama yapılamaz bağışıklığı etkileyen hastalıklar, bazı ilerleyici nörolojik hastalıklar, aşıya karşı ciddi alerjik durumunlar gibi.
Ayrıca her türlü aşı herkese uygulanması gerekmez, ülkelerdeki hastalık yüküne göre aşılama yapılması ya da yapılmaması gerekebilir. Örneğin İngilterede Meningokok B grubu çok yaygın olduğu için burada Meningokok’un B türü aşılanır.
Ama ülkemizde hem B grubu hem de W grubu ön planda olduğu için iki meningokok aşılamasının yapılması da faydalı olur (şu an da olduğu gibi).
SONUÇ OLARAK: Aşılama temiz içme suyu sağlanmasından sonra ki insan sağlığına yapılan en büyük katkıdır. Başka herhangi bir ilaç ya da cerrahi yöntem hastalığın ortaya çıkmasını aşılama gibi engelleyemez.
AŞILAMAMIZI İHMAL ETMEYELİM, ÇOCUKLARIMIZ ENGELLENEBİLİR HASTALIKLARDAN ZARAR GÖRMESİN.
Sağlıklı günler
Dr. Talha Akil